21 Mart 2016 Pazartesi

AZAD KUŞLARI VE VEDA



Merhaba değerli okurlarım.
Bu hafta sizlerle yine kendinizden bir şeyler bulacağınız küçük bir hatıra ile son kez karşınızdayım.
Eskiden, biz çocukken özellikle yazları köyümüzde,  evlerimizin pencereleri ve balkon kapıları açıkken türlü türlü  kuşlar evlerimize girerlerdi. Bu kuşlar genellikle  güvercin, kumru, serçe veya karatavuk dediğimiz kuşlardandı. Biz  o minik bedenlerimizle uzun uğraşlar sonunda  bu kuşu yakalardık. Daha sonra o dönemde gelenek olduğu üzere bu kuşları hemen kardeşlerimizle balkona götürür ve  sonra şu manidar sözleri tekrarlayarak,  o minicik ellerimde tuttuğumuz zavallı kuşu havaya bırakırdık.
O sözleri tam olarak hatırlayamasam da sanırım şöyleydi.
Azad mazad öte dünyada beni gözet
Azad mazad  öte  dünyada beni gözet  şeklindeydi. 
Peki bu sözler ne anlama geliyordu hiç düşündünüz mü?
Acaba bu sözlerle yaptığımız fiil arasında nasıl bir bağ vardı.?
Ben biraz bunun  üzerinde düşününce;  bu yapılan fiil  ile tekrarlanan sözleri çok manidar buldum. Aslında yapılan,  kazara evimize girmiş olan bu kuşu özgürlüğüne kavuşturmak değil ayrıca hayvanı yaptığımız bu  fiile şahit tutma eğilimi vardı.
Tersinden düşünelim. O kuşu yakaladıktan sonra şunları da yapabilirdik. Hemen boynunu koparıp tavaya yada ocağa koyabilirdik. Yada kuşu ayağından bağlayıp evde maskara eder sonrada  onu kafese kapatabilirdik. Bunların hiç birini yapmayıp doğruca balkona koşmamız  milletimizin ferasetini ve  biz çocuklara o dönemde aşılanan  güzel bir ahlakı ( hayvan sevgisi) göster miyor mu sizce? 
Hem de kuştan şunu bekliyoruz. Biz seni özgür bırakıyoruz, azad ediyoruz, ancak sen de bunu unutma bize öbür dünyada, ahirette  yardım et bize şahitlik et diyoruz. 
Öldürmekle yaşatmak arasındaki ince  çizgi sanırım bu olsa gerek.
Peki ya şimdi neler oluyor dünyamızda?
Ne eskisi gibi kuşlar konuyor bahçemizdeki dallara 
Ne de evlerimize kuşlar giriyor. Balkonumuza konan kuşlardan bile rahatsısız oluyoruz.
Çocuklarımız birer canavar sanki, ellerinde havalı tüfeklerle kuşlara yaşama hakkı tanımıyorlar.
Ayrıca av denen illete yakalanan pek çok insanımız,  bırakın evimizin önüne gelen kuşları belki dağlarda özgürce dolaşan kuşları bile avlamak için yaz kış demiyor elinde silah, sanki düşman askeri kovalar gibi kilometrelerce yol katediyor. Peki ya niçin? Cevabı basit. Öldürmek için. 
Acaba insanoğlu öldürmek için mi var yoksa yaşatmak için mi ? 
Ben aslında kuşları çok severim. Ancak hiçbir canlının benim onlara olan muhabbetimden dolayı ne esir olmasını ne de ölmesini isterim. İşte o yüzden midir bilmiyorum hep yaşadığım evlere yakın olan ağaçlara kuş evleri inşa etmişim ve onlara orada yiyecekler sunmaya çalışmışımdır. Komşularım hep buna şahit olmuşlardır.
Keşke imkanımız olsa daralan, küçülen, doğal güzellikleri yok olan şu dünyada bütün canlılara en güzel mekanlar inşa etsek, onlara da yaşama hakkı tanısak, onları da korusak.
Ayrıca  ne insan ne hayvan hiç sebebsiz  ölmese, öldürülmese ne evsiz ne de yuvasız kalsa bütün canlılar.
İnsan en mukaddes varlıktır. Hem yaşayıp dünyayı imar edebilir hemde bütün canlıları  yaşatabilir, isterse dünyayı cennetlere çevirir.
Hz Mevlana’nın şu veciz sözü bütün bu anlattıklarımı ne kadar da güzel özetlemiştir.
"Allah der ki; Hayvanlar benim sessiz kullarımdır. Onlar şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklardır!.."
Sevgili banaz.net okurları bu yazımla beraber sizlere uzun bir süreliğine veda ediyorum. Biliyorsunuz ki bir yılı aşkındır hiç ara vermeden yazmaya çalıştım.ne de güzel de oldu. Cuma Abimizden de Allah razı olsun. Her ne kadar ayrılmak zor olsa da bir başka baharda Allah’ın izniyle daha güçlü bir kalemle karşınıza çıkmayı ümit ediyorum. Bu gün hayatımın dönüm noktalarından biri. Yazılarıma gösterdiğiniz yoğun ilgiden dolayı Allah sizlerden razı olsun… Ayrılmak güç olsa da kavuşmak ümidiyle… 
Allah’a emanet olunuz….
 ALİ HANLI 07-02-2016
  

20 Mart 2016 Pazar

Hayaller Gerçeğe Dönüşmek İçin Kurulur



Merhaba Sevgili Dostlar

Yıllar içerisinde ben anladım ki hayaller gerçek olması için kurulur. Ve yine şunu anladım ki her ihtilalin her radikal atılımların önce fikri, hayali safhası oluşur.

İşte ben bu nedenden dolayı hayal kurmaktan hiç korkmuyorum,  bazen hayallerimin gerçeğe dönüşeceğinden şüphe duysam dahi,  bazı şeyleri hayal etmeden geri kalmıyorum… Belki bir gün hayallerim gerçeğe dönüşür ümidiyle yaşıyorum.  Benim öyle hayallerim var ki gerçeğe dönüşmek için gün sayar, ümitle gerçeğe dönüşeceği anı bekler.

Şimdi hayallerimi sizlerle paylaşacağım.    Sizlerle beraber hayal kuracağım.     Belki hayallerimiz gerçeğe dönüşür… Ne dersiniz?

Bir köy hayal ediyorum. İnsanları çok çalışkan, çok kanaatkâr. Daha gün doğmadan tarlalara, bağa, bahçelere gitmek için yollara düşer.  Hiçbir iş yıldıramaz onları.  Çalışmak ibadettir, alın teri kutsaldır onlar için. Ekmeklerini topraktan çıkarırlar. Alın teri ile toprağı yoğururlar adeta. Sonra da yüce yaratıcının güneşinde pişirirler. Haram nedir bilmezler, her zaman helal lokma peşinde koşarlar.

Koca koca tarlaları el birliği ile ekerler,  biçerler, hasat ederler.  Kavga gürültü, kin, nefret yoktur onlarda. Kuşlar kurtlar aç kalmaz hiç bu diyarda… Herkeste bir tebessüm herkeste bir iç huzur…

Ezan vakti camileri doldururlar. Yardımlaşma, komşuluk, misafirperverlik onlar için yaratılmıştır sanki.

Çocuklar sokaklarda oynaşırlar hep birlikte. Aileler kenetlenmiş birbirine, büyüklere saygı küçüklere şefkat en büyük erdem.  Kızlar ilmek ilmek çeyizlerini hazırlamada. Nineler ninniler söylemede torunlara.  Anneler babalar, ebeler, dedeler torunlar hep bir arada, her biri karıncayı incitmekten sakınmada.  Herkes işinde, gücünde,  toplum tarağın dişleri gibi nizami durmada,  sanki zincirin halkaları gibi birbirine geçmiş durumda.

Bir kent hayal ediyorum şimdi. Sokakları pırıl, pırıl tozun, kirliliğin zerresi yok. Yolları dümdüz her şey nizami,  eğrilikten eser yok. Binaları ışıl, ışıl cumbalı, kemerli balkonlar, önlerinden bahçeler, bahçelerde mis gibi kokan manolyalar, hanım elleri, güller,   menekşeler, … Her evin önü sanki cennetten bir köşe…

Etrafta ne çöp var ne en ufak gözü tırmalayan bir şey,  her şey ahenk içinde sanki ruhlarda açan bir çiçek.

Sabahlar ezan sesiyle dirilmede halk. İnsanlar gürül gürül camilere dolmakta. Kahvaltısını yapan halk arı gibi erkenden işyerlerine koşmakta. İnsanları çalışkan, insanları dört elle işlerine sarılmada her şeyin en iyisini yapmak için sanki bir yarış havasında.

Yüzlerde tebessüm alınlarda nur hiç kimse kimsenin hakkına göz koymamakta.  Bu halkta ne kin ne nefret; sanki içlerinde yaşıyor küçük bir cennet. Gençler ilim tahsil etmede. Öğrendikleri yüzlerine yansımakta genç ve dinamik zekâlarıyla her gün ülkenin geleceği için çalışmakta. İnsanları hoşgörülü insanları güler yüzlü, selam vermede herkes birbirine,   hiç kimse kardeşini kırmamakta,  herkes azami kul hakkına riayet etmede.   Gürültü, patırtı, kavga, asla yok. İnsanlarda eğrilikten eser yok.  Eşler arasında ne büyük nezaket,  çocuklar sanki onlara en büyük emanet.  Evde herkes görevini en iyi şekilde yapmakta,  hiçbir zaman israfı olmamakta. Bu şehirde kütüphaneler var koca koca, insanlar akın akın kütüphaneler koşmakta.   Akşamları kitap okur tüm aile, çay saatinde sohbetler edilmekte. Dedeler, nineler,  torunlar hep birlikte;  nede güzel eğlenmekte. Bu hanelerde hiçbir şey israf olmaz, sevgi saygı asla eksik olmaz. Çünkü küçük büyük herkes İslam’ın nuruyla yoğrulmakta, insanlar sadece bu dünya için değil, ebedi hayatı için de çalışmakta.

Haydi, kaldığım yerden devam edin lütfen… Devam edin ki hayallerimiz gerçeğe dokunsun inşallah…

Not: Hayallerim kelimelerle,  bu küçücük sayfalara sığmayacak kadar geniş…  Yazıyla ancak bu kadar ifade edebildim…  Eksiği kusuru var ise affola…

Sevgi ve saygılarımla…

Ali HANLI 07-02-2015

14 Mart 2016 Pazartesi

Günahları temizleyen on şey

Bir mümin işlediği hünahlardan on şey ile kurtulur
1 Tevbe yahut istiğfar ile
2 İşlediği hayırlı ameller ile
3 Dünyada başına gelen bela ve musibetlerle
4 Kabir suali ve azabı ile
5 Mümin kardrşinin ona dua ve istiğfaretmesi yahut amellerin sevabından ona hediye etmesiyle
6 Kıyamet günüarasatın korkulu halleri ile
7 Rabbinin rahmeti ve Resulullah efendimizin (s.a.v ) şefaati ile.
( İmam suyuti, Tuluu's-süreyya)